21 Ekim 2017 Cumartesi

Haydi Galatasaray

2017-2018 sezonunun ilk derbi mücadelesine bu akşam taraftarımızın önünde çıkacağız. Lige fırtına gibi başlayan ve ilk 9 haftada 8 galibiyet 1 beraberlik ile maç eksiği ile Göztepe'nin 5 puan önünde lider olan takımımız böyle iyi form durumuna rağmen hep küme düşecek takımları yendi diye eleştiriliyor..

Bu akşam ağırlayacağımız Fenerbahçe'nin 8 puan önünde gidiyoruz. Kadromuz, kadronun oyuna olan açlığı ve iştahı ile oyun kalitesi olarak Fenerbahçe'den öndeyiz ve bu sefer onlarda kazanma ya da kaybetmeme stresi var, olacaktır maç boyunca. Tabi ki oyuncularımız da tribündeki 52 bin taraftarımız da erkenden gol bulup maçı kopartmayı çok istiyoruz ve düşünüyoruz. Aykut'un hocalık kalibresi de zaten ilk yarı hatta 70. dakikaya kadar bizi durdurup üstüne gelen Galatasaray karşısında atarsa bir gol atıp üç, atamazsa da bir puanı alıp evine dönme derdinde olacağını hepimiz iyi biliyoruz.

Galatasaray, ilk dakikalarda muhakkak sakin olup orta sahada Fernando liderliğinde topa hakim olup ön alana oyunu yıkmalı, yapacağı presle de rakibini sıkıntıya sokup hataya zorlamalıdır. Tabi bunu yaparken olası kontra vermemeli, kart görmemeli ne olursa da olsun oyun içindeki sakinliğini kaybetmemeliyiz. Uzun zaman sonra tribün ve camia olarak bir maça bu denli hazırlanıp bekledik. Bizler böyleyken yüksek motivasyon ile sahaya çıkan takımın ve teknik heyetin hazırlığını düşünemiyorum bile. Konyaspor maçının bitiş düdüğüyle beraber hep bu maç düşünülmeye, akıllarda oynanmaya başlandı. Bu hafta hem oyuncular kendi aralarında hem de kenar yönetim kendi arasında bu maçla yattı bu maçla kalktı. Umarım bu gece Galatasaray hanesine yazılacak üç puan ile yolumuza bakacağız. Kötü düşünmeyelim ama Fenerbahçe'yi yenersek lig bitmeyecek ve kazanmamız gereken 24 maç daha var.

Sakin olalım, itidalli davranalım ve Galatasaray gibi oynamaya bakalım. Bunu bu sezon biraz Antalyaspor maçı harici yaptık. Rakibimizi önce presle boğduk sonra da kaptığımız topları ön alana çabuk geçirip golleri bulup maçlarımızı kazandık. Nihayetinde oyunun kaderi nasıl gelişir bilemem ama normal şartlar altında rahat ve farklı kazanacağımız bir maç bizi bekliyor. Ama bu tip maçlarda ne yazık ki rakibimizin bize karşı bazı maçlarda hiç oynamadan puan ya da puanlar aldığı maçlar da ne yazık ki hafızamızda. O yüzden 1-0 da olsa akşam kazanalım ve Fernando Léon de Aronia'nın yönettiği Javier Bardem'in başrolünü oynadığı çok sevdiğim Güneşli Pazartesiler filmi gibi pazartesi günümüz güneşli olsun. Haydi be Galatasaray, Haydi be bilader !

Ülkenin Temeli Türkçülüktür.

Sayın Cumhurbaşkanı'nın, "Türkçülük, bölücülüktür" sözünü üzüntüyle işittim. Kendisi ve partisinin ümmetçi siyasal anlayışına sahip olmasından daha da vahim bir durumdu bu.

Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla beraber Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Ulusal Türk Kurtuluş Savaşı'na giren yüce Türk milleti, Türk milliyetçiliği çizgisinde 29 Ekim 1923 tarihinde kurulmuştur. Cumhuriyeti ilan eden kadronun başta da Atatürk olmak üzere hepsi Türkçü ve Türk Milliyetçiliği çizgisindeydi. Türkçülüğü baz alarak kurulan ülkenin açılan ilk kurumların Tarih kurumu, Dil - Coğrafya fakültesi ve ekonomik teşebbüsler olması da ülkenin kuruluş misyonunu açık olarak ortaya koymaktadır.

Bu ülke açılım adı verilen ihanet sürecini yaşadı, Habur'da ihanetin vücut bulmuş halini hepimiz gördük. Açılan çukurlar, kazılan hendekler ve bomba dolu binaların arasına Türkçü Jöh ve Pöh'ler girip bu hainliği kanıyla ve canıyla temizledi. Oysa; İmralı ve Oslo'da yapılan pazarlıklar sonucu özerklik taleplerinin ardında bölünmeye kadar gidecekti ülkemiz. Ayrıca o zaman milliyetçi (Ayrıca kendini milliyetçi görenlerin nasıl ümmetçi bir partiye oy verir hâlâ anlamış değilim) oyları toplamak için meydanlar 3 Mayıs davasında da yargılanan büyük Türkçü H.Nihal Atsız'ın şiiriyle oy toplamak için meydana çıkanların şimdi neye istinaden bölücü demesini anlamış da değiliz.

Sözün sonuna gelirken Atatürkçülük yoktur. Atatürk gibi Türkçü olmak ve Türk milliyetçiliği davasını sonuna kadar kanla canla sürdürmek vardır.

Tanrı Türkü korusun ve yüceltsin !

15 Ekim 2017 Pazar

Bu Pazar Keyifli Bir Pazar

Sonbahardayız. Adı üzerinde, hazan ve hüzün mevsimi. Yaz ayları bitmiş tatilde çekildiğimiz resimler Instagrama geçmiş diye atılacak kıvama geldi. Hava soğudu, nerede montlar, kazaklar diye soruyoruz ve insanın içinde yaşama dair umutların törpülendiği o kış aylarının hüznüne doğru kendimizden emin bir şekilde ilerliyoruz.

Ama biz Galatasaraylılar için durum farklı. Takım uzun zaman sonra her geçen hafta istediğimiz kıvama geliyor. 11 oyuncu da elinden geleni yapıp formanın hakkını vermek için uğraşıyor. Hepsi sağ olsun, var olsun. Bu bağlamda da 9 maçta 9 gol 2 gol pası verip ileride uyguladığı hücum presle takım savunmasına da büyük katkı veren Gomis ile orta sahayı parselleyip bir flarmoni orkestrası şefi edasıyla takımını yöneten Fernando Reges'e, Fenerbahçe forvetlerinin topla buluşamadığı ligde 3 gol atan Maicon Roque'yi ayrı tutalım.

Dedim ya, biz sabaha ne kadar mutlu, güneşli ve gelecek adına umut dolu uyandıysak; Fenerbahçe de bir o kadar karamsar ve sıkıntılı uyandı. Bugün hedefi ligde tutunmak olan, Yeni Malatyaspor'u ağırlayacaklar. Şimdi, ben kahvaltımı keyifle yaptım; ama bir Fenerbahçeli oyuncu kamp yaptı tesisinde uyanıp gazetelere bir bakınca, Galatasaray'ın maç fazlasıyla 11 puan önde olduğunu, takımın formunu ve bugün kazanamazsak ne olur diye daha da strese girmiş şekilde gününe devam edip akşama maça çıkacak. Maçta da ilk 15 dakika gol atamadıkları zaman seyirci baskısıyla da sürekli skorborda bakıp "Ne çabuk şu kadar dakika olmuş" diye daha da baskıya alacaklar kendilerini. O sırada da maçın sonucundan bağımsız, bir hafta sonra oynayacağımız rakibimizi büyük rahatlıkla izleyeceğiz.

Haftaya büyük bir istek, arzu ve hırs ile biz tribünde, takım da sahada olacak. Muhtemelen 8-10-11 puan farkından biriyle Fenerbahçe gelecek. Nihayetinde hafta içi de bize büyük övgüler yer alacak gazetelerde, bir nevi maçı oynamadan Galatasaray kazanmış gösterilecek ama... maç sahada oynanıp kazanılır. Herkes maça büyük iştahla başlayacak ama sahada sakin olup ilk dakikalarda kesinlikle kart görmemeli ve allah korusun gol yememeliyiz. Sakin davranıp klasik oyunumuzu oynayıp topu ve alanı rakibe vermeyip en kötü 1-0 kazanalım.

Çok uzun zaman sonra şartlar bu kadar lehimizeyken Fenerbahçe ile karşılaşacağız. Bırakın, mecbur kazanmak zorunda olan Fenerbahçe düşünsün, bırakın onlar panik olsun, stres yapsın bırakın onlar şu hakem atandı ne olur diye düşünsün. Zaten Aykut Kocaman'ın öyle hucüm edecek kadro ile ilk dakikalardan saldırma gibi düşüncesi olmayacağını kendi taraftarı bile biliyor. O bakımdan ne yapıp ne yapacağını kendi düşünsün, bırakın Aykut'un, Aziz'in hatta her Galatasaray maçında sakatlanmış numaraları ile vakit çalan Volkan'ın uykuları kaçsın. Biz işimize bakıp olası bir galibiyet ile onları şampiyonluk yarışında büyük kaybı yaşatalım.

Konya'da alınan galibiyetle domino taşı etkisi başlasın..

14 Ekim 2017 Cumartesi

Konyaspor 0 Galatasaray 2

Dün Beşiktaş'ın kaybetmesi ile haftaya oynayacağımız Fenerbahçe maçı öncesindeki son durak Konyaspor maçı bizim için daha da anlamlı oldu. Maça Galatasaray, geride kalan ve istediğimiz şekilde başlamadı. Bunda Konyaspor'un 6-2-2 gibi sahaya dizilişi, ara sıra önde yaptığı pres de etkili oldu.

Konyaspor geçen sezonu Aykut Kocaman önderliğinde iki kupa ile tamamladı. Samsun'daki, Süper Kupa maçında Beşiktaş'a karşı çıkan saha olaylarından ötürü 5 maç seyircisiz oynama cezası aldılar. Tabi bu maçta taraftar - seyirci faktörü nasıl etkilerdi bilmem ama Garry Rodriguez - Selçuk İnan arasındaki zorunlu değişiklik hepimize eyvah dedirtti.

Devreye girerken Galatasaray, iyice oyundan düşmüş, rakip kaleye fazla gidemeyen bir hâl aldı. Bu arada Feghouli'nin muazzam vuruşunu Serkan kurtaramasa soyunma odasına önde ve rahat gidebilirdik. Devre arasında  ise en korktuğumuz milli maç arasından sonra bu maç nasıl döner diye düşünürken Selçuk İnan, uzun zaman sonra Bafetimbi Gomis'e mükemmel bir pas attı. Aynı pozisyonda Antalya'da geriye dönmese belki o maçı da kazanacaktık ama bu sefer istediğimiz gibi ileriye attı. Gomis, Belhanda, Serkan ve Ali Turan arasında sıkışan top, golcünün önünde kaldı ve sol ayağınla hani derler ya "Yaradana sığınıp vurdu" diye. İşte, aynısını Bafe Gomis sol ayağınla yapınca öne geçtik...

Golden sonra Konyaspor'un gardı düştü. Zaten, kadro olarak da geçen seneye göre daha kötü bir yerde ve buna bağlı olarak da 15.sırada olmaları da tesadüf değil. İkinci golümüzde ise Bafetimbi Gomis'in topu rakibinden kurtarması, ceza sahasına girerken Ali Turan'ın sağından atıp solundan geçtikten sonra düşürülmesi net penaltıydı. Günün başarılı isimlerinden Selçuk'un da topu Gomis'e vermesi ayrı güzellik idi. Gomis, topla kaleciyi ayrı köşeye gönderince 8 maçta 9 gol 2 gol pası istatisliğine sahip oldu.

Şimdi, Fenerbahçe maçını aklımızda oynamaya başlayabiliriz. Yarın akşam da Fenerbahçe'nin bir nebze daha strese gireceği ortada. Umarım haftaya iyi oyunun yanında güzel bir galibiyet alıp yolumuza devam ederiz..

13 Ekim 2017 Cuma

Konyaspor Maç Önü Ve Domino Taşı Etkisi

Bu akşam Şenol Güneş'in teknik hatalarının faturasını, yarın bizim galibiyetimizle 8 puana çıkacak puan farkının yanında pazar günü olası Fenerbahçe galibiyetiyle de puan durumunda Fenerbahçe'nin altına inerek ödeyecekler.

Şenol Güneş'i boşuna parlatıyor Türk spor basını. Bir takımı şampiyon yapmak ayrı büyük hoca olmak ayrı. Daha ligin başında sakatlık, ceza ve yorgunluk ortaya çıkmadan rotasyon yapan hoca (Avrupa'da da bunun bir örneği yok, bunun için çok erken) büyük hoca değildir. Zira formda Cenk'i solda (Lucescu oynatınca büyük laf edildi) oynatmak ve bitik Negredo'yu kazanma uğruna sahada tutmak faciaydı. Yetmiyor gibi bu sezon iyi olan Quaresma'nın yedek kalması da Gençlerbirliği'ni umutlandırmışdır kadrolar açıklanınca.

Gençlerbirliği'ne gelince uzun zamandır orta sıra hüviyetine sahip takım görüntüsünde. Bu hafta başlarken 7 maçta 4 puan toplayıp sadece 7 gol atabilmiş bir takımdı. Muhtemelen Şenol Güneş ve Beşiktaşlılar, Cumhuriyet ile yaşıt Gençlerbirliği'ni hafife aldılar ve ağır bedel ödemek için bekliyorlar.

Bedeli ödetecek takımlar belli. En başta "Lider Galatasaray" sonra da Göztepe, Kayserispor ve olası Malatyaspor galibiyeti ile Fenerbahçe. Bize gelince; Konyaspor maçı öncesi takım Konya'da kampta. Muazzam bir karşılama töreni yapmış Konyadaki arkadaşlarımız. Sağ olsunlar. Konyaspor, Aykut Kocaman'dan sonra Mustafa Reşit hoca ile sezona başlarken Bajic gibi önemli bir ismi Udinese'ye transfer olma iznini verdi. Konyaspor, sezona Süper Kupa ile başlasa da ligte istenilen yerde değil. Bu maçı hem çıkış hem de yenilmezlik serimize son vermek için sahaya çıkıp oynayacaklar. Kaldı ki yeni stadyuma geçiş Konyaspor tribünlerine yaradı. Hem iyi tribün yapıyorlar hem de görsel şov. Samsum'da kesilen ceza bitmediği için sadece bizim taraftarlar stadyumda yer alacak. Muhtemel bir avantaj olarak bakıyorum haftaya Fenerbahçe maçı olacağı için sakin, itidalli bir oyun ortaya koyup sakat, cezalı vb gibi sorunlar yaşamadan 0-1 kazansak bile bana yeter. Zira, olası Konyaspor galibiyeti domino taşı etkisi yapacak, bu sezonun kötü Fenerbahçe'sini puan farkının daha da artması için takımı galibiyete ulaştırmaya yönelik kamçılayacak. Zaten 50 bin taraftarın isteği de sahaya yansıdığı vakit umarım o maçı da alıp sonraki Trabzonspor maçında bir diğer domino taşı etkisi ile galibiyete çok yakın başlarken, Allah göstermesin olası puan kaybında bile krediden yememize olanak sağlayacaktır.

Şu an Galatasaraylı oyuncular dinleniyorlar. Beşiktaş'ın puan kaybının da moraliyle yarın sahaya daha da iştahlı çıkacaklar. Umarım skor ne olursa olsun geride oyunu kabullenmeyip bir Antalyaspor maçındaki puan kaybını yaşatmadan, şampiyonluk yolunda ciddi bir virajı dönüp tam yol, pupa yelken hedefe doğru ilerlemeye devam ederiz.

12 Ekim 2017 Perşembe

Ampüte Kahramanlar

A Milli futbolda yaşadığımız A sınıfı rezillikten sonra, futbolda ampüte milli takımına ülke olarak dikkat kesildik.

Herkes dürüst olursa olası İzlanda galibiyetini elde edebilseydi A Milli takımın "adamları" Ampüte futbol takımı bu turnuvayı ağzında kuş tutarak da oynasa yine spor sayfalarının arka kesimlerinde dar sütunda haberi çıkacaktı. Her şerde hayır arayınız sözü bu olsa gerek.

İngiltere ile oynanan maçın Vodafone Park'a alınması ve tribünlerin tıklım tıklım dolması uzun zaman sonra milli sıfatta kenetlenme adına güzeldi, özlediğimiz hareketlerdi. Kaderin cilvesi olarak ampüte milli takımda oynayan aslan parçalarının hırsı ve yüksek maneviyatı sayesinde ev sahibi olduğumuz turnuvayı kazanıp ülke olarak kendiği beğenmiş ve "adam" olarak adlandıranlara iyi bir cevap olduğunu düşünüyorum.

Türk milli takımının formasındaki kırmızı renk bayrağından gelir. Bayrağın üzerindeki renk ise yüksek Türk cesaretiyle dökülen Türk kanıdır. O formayı giyen oyuncuya bu ülkenin duaları yeter de artar bile gel gör ki prim için yırtınan, yenik durumda oyundan çıkanın güldüğü, hocanın gönderilmesi için kulis yapıldığı bir yer değildir. Ampüte Milli Takımı'mız da bunu bizlere bir kere daha hatırlattı, sağolsunlar. Onların hakları ödenmez hele verdikleri maneviyat dersini alan, hayatını başka şekilde yaşamaya devam eder...

Çok net olarak soruyorum. Arda, Burak, Caner ve Selçuk başta olmak üzere milli takımı çeteleştiren şu mücadele ve hırs karşısında utanmış mıdır ?

8 Ekim 2017 Pazar

Sakaryaspor 2 - Kahramanmaraşspor 1


Resmin büyük hâli için lütfen üstüne tıklayınız.

Bugün uzun zaman sonra Sakaryaspor maçını izlemek için Çark Caddesi'nde ileriye doğru değil, Karasu istikametine yeni stadyuma doğru yola çıktım. Sağ olsun yeğenim, kapalı gişe 28 bin kişiye oynanacak maç için maraton tribününden bilet bulmuş. Soğuk ve yağmurlu havaya rağmen öğle saatlerinde Adapazarı'na ulaştım.

Yeni açılan stadyumlarda ulaşım sıkıntı. Sağ olsun maça gidenler stadyuma kadar götürdüler bizi. İlk resmi maç olması sebebiyle herkeste tribünü bulma başta olmak üzere çeşitli koşturmalar vardı. Neyse gireceğimiz tribünü bulduk ama alt kata girmek için merdivenlerle yukarı çıkılmasa daha iyi olacaktı Sakaryaspor'un yeni evi. Bir de merdiven çıkışından sonra ufacık kapılardan binlerce kişinin girip çıkacak olması sıkıntılı bir durum. Allah göstermesin acil bir durum olduğu zaman istemediğimiz olaylar yaşanabilir. Maraton tribününde, görseldeki koreografiyi sergiledi Tatangalar. Başta Yılmaz abi (Keçi Yılmaz) olmak üzere güzel iş çıkardılar. Yenilenen ve endüstriyelleşen stadyumlarda kale arkalarına giden taraftarlardan ziyade, Tatangalar, Eski Atatürk Stadı'ndaki gibi yeni stadyumda da maraton tribününde yer aldılar ve kule oraya yapıldığına göre orada da kalacaklar ama üst liglere çıkınca ne olup biteceğini göreceğiz (bilet fiyat politikası Tatangalar'ın tribündeki yerini belirlemek için en temel unsur olacak)

Koreografi ise tarihte yedi, cumhuriyet döneminde ise 1942, 1967 ve nihayetinde benim de yaşadığım 1999 depremlerinde üç defa batıp 2002 senesinde de Sivas'a maça giderken trafik kazası geçiren takımlarına destek ve kara talihe sitem konusu seçilmişti. İlk santrada da Göztepe'nin İsyan Marşı'nı söylediği gibi Tatangalar da maraton tribününde Deprem Bestesini söylediler. Sakaryaspor'un rakibi olan Kahramanmaraşspor ise yaklaşık 10 taraftarıyla Adapazarı'na geldi. Kadroyu incelediğimiz zaman şimdiki adıyla birinci lig tecrübesi olan ve bir dönem Sakaryaspor forması giyen Aydın Çetin göze çarpıyor. Bir de ikinci yarı oyuna dahil olan Beşiktaş altyapısından yetişen Onur var. Teknik sorumlu ise bir dönemin renkli siması, Ankaragücü'nde tanıdığımız Cafer Aydın.

Maça Sakaryaspor'un 28 bin taraftarının itici gücüyle ve daha çok rakip kalede görerek başlayacağını düşünenler yanıldı. 4-5-1 ve 4-3-3 karışımı sistemdeki orta alan oyuncuları tecrübeli Murat Akın, Ferhat Yazgan ve Talha'nın topu kanatlara ve ileriye aktarırken ağır kalmaları ve Kahramanmaraş temsilcisinin de çok iyi alan ve adam savunması karşısında bir iki yan top harici pozisyon olmadan 0-0 bitti. İkinci devreye Sakaryaspor baskılı başladı. Önce bir karambolde vurulamayan top, sonra direkten dönen kafa vuruşu derken Fenerbahçe'den kiralık olarak gelen Beykan Şimşek'in defansın arkasına güzel gönderdiği topu tamamlayan Ferhat, takımını 1-0 öne geçirirken golü atarken Sakarya Yeni Atatürk Stadı'nın ilk golünü ağlara yollarken tribündeki 28 bin kişi gibi o da tarihe geçti. Derken Sakaryaspor baskısını arttırırken yine Beykan'ın, Yasir'in önüne attığı güzel pas sonrası başarılı sol bek, ceza sahası içinden sert vurdu ve skor kısa sürede 2-0 oldu. Bu dakikadan itibaren Sakarya takımı kontrollü oyunu tercih ederken tecrübeli hoca Osman Özdemir, Mahir'in yerine Beşiktaş ve genç yaşına rağmen çoğu takımda izlediğimiz Batuhan'ı oyuna aldı. Aşırı kilolu Batuhan. Belirli bir azimle oynadı ama daha çok hafta lazım fiziksel olarak forma girmesi için. Tribünler de Batuhan'a bakarken Sakaryaporlu oyuncu, kendi ceza sahasında topu kontrol edemeyip  eline çarptırdığı topta hakemin (doğru kararı ile) penaltıya hükmetmesi sonucu oyun 2-1 oldu.

Ayağında topu tutmaya ve gol atmaya mecali olmayan Kahramanmaraş, (daha ilk dakikadan itibaren kalecisinin vakit öldürmeye ağır teşebbüsleri vardı)  birden oyuna ortak olma gayreti içinde bulunca kendilerini, rakip kaleye gitmeye başladılar.

O sırada sahalarda az görünen olay meydana geldi. Kahramanmaraş'ın bütün oyuncuları ileride kaldı topu kaptırınca ve Sakaryaspor ikiye sıfır rakip kaleye geldi. Normal olan, topu süren oyuncunun arkadaşına pası verip, pası alan oyuncunun da golü yapmasıydı ama oyuncu kaleye şut atmayı tercih etti ve meşin yuvarlak da direğe çarpıp oyun alanına dönünce mutlak golden yeşil siyahlılar 86'da yararlanamadı.

Kalan kısa sürede başka gol olmayınca ev sahibi takım, 28 bin taraftarının büyük desteğiyle çıktığı maçta pek de iyi oynamasa dahi 2-1'lik galibiyetle zirveyi takibini sürdürürken, Sakarya Yeni Atatürk Stadının başta Sakaryaspor olmak üzere Türk futboluna hayırlı olmasını dilerim.

6 Ekim 2017 Cuma

Milli Rezillik

Bir Dünya Kupası'nı daha (hatırladığım bir kere gittik zaten) televizyon başında izleyeceğiz. Benim durumum daha da kötü zira Milli Takım harici ne Arjantin ne de Hollanda'nın takılacağı kesin.

Gelelim bize, Eskişehir'de her zaman olduğu gibi dolu tribünler ve coşkulu seyirci önünde oynandı maç. Daha doğrusu maçın ilk düdüğünden itibaren İzlanda hem oynadı hem de mücadele ederken bizim lafta "adam" olan "adamın kuşları" onlara ayak uyduramadı. Kaçınılmaz bir son olarak ilk yarıda 0-2 yenik duruma düşünce ikinci yarı başında hocadan maçı çevirecek hamle bekledik. Bu beklentimiz gecenin fıkrası olarak bize geri döndü. Evet, Milli takımın 3.5 milyon euro alan hocası, goller atması gereken takıma takviye olarak Nuri Şahin'in yerine Ozan Tufan'ı oyuna aldı.

Maç 0-3 bitti. Emre B. seyirciye küfür etti. Adamın hası (!) Arda Turan oyundan alınırken küfür eder gibi sırıttı, Demirören de gülüp sigarasını içti. Bu maç nasıl olur da Hakan Çalhanoğlu, Serdar Aziz, Ömer Toprak, Enes Ünal ve Emre Mor on birde başlamaz ? Umarım başkanından başlayarak yeni yapılanma sonunda Nuri Şahin ve Hakan'ın etrafında kurulur ruhu olan milli takım...

1 Ekim 2017 Pazar

Beşiktaş Ve Tranbzonspor Oynadı. Biz Kazandık !

Muazzam bir futbol haftası oldu bizim için. Fenerbahçe'nin, Manisa'da Akhisarspor karşısında aldığı yenilgi, Bizim de çok rahat ve farklı kazanabileceğimiz maçta Karabükspor'a karşı manasız bir penaltı karşılığında zor da olsa 90+2'de Maicon Roque'nin golüyle üç puanı alınca gözlerimizi pazar akşamı oynanacak olan Beşiktaş - Trabzonspor maçına çevirdik.

Maçtan sadece iki üç pozisyonu gördüm. Fenerbahçe maçından beri sürekli olarak hakem diyen inleyen Beşiktaşlıların yine kırmızı çıkmayan Talisca ve net sarıyı görmeyen Pepe'nin pozisyonları hakkında elbette bir fikirleri vardır.

Bu sezon sonu şampiyon olursak bu hafta sonu ayrı bir parantez ile yazılır.

"yollar uzun, dikenli taşlı olsa da..."

30 Eylül 2017 Cumartesi

Galatasaray İyiyse Ben Hep İyiyim

Epeydir yazamıyordum. Mâlum işler oluyor, mevsim değişiyor vb... Bu akşam aklıma geldi. Ocak ayında hemen hemen yolu yarılayacağım ama gelin görün ki yaşadığım onca büyük ve değişik mutluluğa rağmen Galatasaray'ın iyi oynayıp farklı kazandığı ya da son dakika golüyle kazandığı maçlardan sonra maçın özetini deli gibi izleyip, manasızca sırıtıyorum.



Hayatım iyi gitmiyor. Hava yağmurlu. Eylül ayıyla beraber hazan mevsimi ve sonbahar yağmurlarla beraber etkisini göstermeye başladı. Fakat Galatasaray kazanınca her uyandığım sabahları çektiğim ızdırap yerini sevince bırakıyor. Kötü günlerin biri bitmeden ötekisi başlıyor ama böyle bir galibiyetle bile çocuklar gibi şen olup mutlu ve umutlu olabiliyoruz.

"Yollar uzun dikenli olsa da yürü be Galatasaray, haydi be bilader ! "